Ülkemizin oyun kurucu olacak potansiyeline inanıyoruz

“Delmar Academy olarak biz, yalnızca mevcut ihtiyaçları karşılamak değil; aynı zamanda ülkemizin insan potansiyelini, bilgi birikimini ve teknolojisini kullanarak geleceğin eğitim modellerini kurmak istiyoruz..."

Ülkemizin oyun kurucu olacak potansiyeline inanıyoruz

“Delmar Academy olarak biz, yalnızca mevcut ihtiyaçları karşılamak değil; aynı zamanda ülkemizin insan potansiyelini, bilgi birikimini ve teknolojisini kullanarak geleceğin eğitim modellerini kurmak istiyoruz. Eğer birlikte hareket edersek, dışa bağımlı kalmadan; aksine dünyaya yön veren, oyun kuran ve standart belirleyen bir merkez olma şansımız var. Biz buna inanıyoruz, bunun için çalışıyoruz, bunun için yatırım yapıyoruz” diyen Delmar Academy Genel Müdürü Kaptan Arda Akyüz ile bir araya geldik. Delmar’ın ana amacının yalnızca kurallara uyum sağlamak olmadığının altını çizen Akyüz, üstüne basa basa ülkemizin birlik olduğu takdirde, standartları belirleyen taraf haline gelebileceğini belirtiyor.

Sohbetimize Delmar Academy’nin 2025 yılı eğitim takviminde öne çıkan başlıkların neler olduğundan başlayalım mı?

2025 yılı Delmar Academy için içerik çeşitliliği, uluslararası uyum ve yerli kapasite geliştirme açısından çok değerli bir yıl oldu. Yılın başında Marine Fire Safety raporları ve artan talepler doğrultusunda TOFIN (Total Firefighting in Inspection) eğitimimizi duyurduk. Ocak ayı itibarıyla 30’u aşkın servis mühendisine onboard fire safety eğitimi vererek sertifikalandırdık. Katılımcılar yalnızca sertifika almakla kalmadı; aynı zamanda sistemimiz üzerinden inspection, gereklilik ve performans takibiyle düzenli olarak desteklenmeye devam ettiler.

Bunun yanı sıra, ISO 23678 – MSC.402(96) kapsamındaki eğitimlerimiz hız kesmeden devam etti. Hem Initial, Level I hem Level II kurslarımızla bugün 180’i aşkın servis mühendisi dünyanın farklı noktalarında inspection yapıyor ve sertifika yazıyor. Önemli bir adım olarak, MSC.532(107) kapsamında 1 Ocak 2026’dan itibaren zorunlu olacak ‘lifting appliances inspection’ eğitimlerini, biz 2025 yılı itibarıyla müfredatımıza uyarlayıp uygulamaya başladık. Bu noktada şunu özellikle vurgulamak istiyoruz: Ülkemizin yerli ve milli insan gücü, mühendislik kapasitesi ve teknolojik potansiyeli sayesinde bu alanda yalnızca takip eden değil, oyunu kuran tarafta olma imkânımız var. Ancak bunun için özellikle tersaneler, armatör firmaları ve servis sağlayıcıları ile omuz omuza çalışmalı, bilgi ve tecrübemizi ortak faydaya dönüştürmeliyiz. Aksi halde dışa bağımlı kalacak, yurt dışında üretilen çözümleri takip etmekle yetineceğiz.

Takvimimizi zenginleştiren bir diğer başlık, MLC ve STCW uyumlu Practical First Aid oldu. İlk uygulamayı YMN Tanker iş birliğiyle gerçekleştirdik. Henüz farkındalığı gelişmekte olan bu alanda, sektörle iş birliğini artırarak yerli insan kaynağımızı daha etkin kullanabilir ve kısa sürede katılımı çok daha yüksek seviyelere taşıyabiliriz. Çünkü burada hedefimiz yalnızca uluslararası regülasyonlara uyum sağlamak değil, aynı zamanda ülkemizin kendi insan potansiyelini geliştirmesi, kendi çözümlerini üretmesi.

Ayrıca INTERTANKO ve INTERCARGO üyeliklerimizle uluslararası ağlarda görünürlüğümüz arttı. İTÜ Denizcilik Fakültesi ile birlikte yürüttüğümüz ‘dijital ikiz’ projesi hem eğitim sürelerini kısaltacak hem de dijital araçlarla öğrenme kültürünü pekiştirecek. Bu çalışmalar aslında ülkemizin dijitalleşme yolunda ne kadar hızlı ilerleyebildiğinin ve kendi özgün çözümlerini geliştirme gücüne sahip olduğunun en güncel örneği. Kısacası 2025, eğitim ve içerik anlamında kazançlı bir yıl oldu. Ancak asıl değer, yerli ve milli teknolojimizle, insan gücümüzle ve üniversite–sanayi iş birliklerimizle ülkemizi bu alanda bir marka haline getirmek. Biz Delmar Academy olarak elimizden geleni yapmaya, kendi kaynaklarımızı sonuna kadar kullanmaya hazırız. Bundan sonra önemli olan, sektör paydaşlarının birlikte hareket etmesi. Çünkü seçenek çok net: ya dışa bağımlı kalıp oyunun dışında olacağız, ya da omuz omuza verip oyunu birlikte kuracağız.

Başlangıçta teknik kadrolara yönelik olan eğitimleriniz bugün hangi alanlara ulaştı? Bu değişimi yönlendiren temel faktörler nelerdi?

Delmar Academy’nin kuruluşunda odak noktamız, özellikle servis mühendisleri ve teknik kadrolar için LSA (lifeboats, davits, release gear) ve FFE (yangın söndürme sistemleri) alanlarında uzmanlık eğitimleri sunmaktı. ISO 23678 ve MSC.402(96) uyumlu kurslarımız, yıllık ve beş yıllık bakım süreçleri, üretici kılavuzlarının uygulanması ve denetim raporlamaları gibi teknik alanlarda yoğunlaştı. Bugün ise eğitimlerimiz yalnızca teknik kadrolarla sınırlı değil. Şirketlere yeni katılan personeller, stajyerler ve genç zabitler için geliştirdiğimiz familiarization paketleri sayesinde, emniyet kültürü ve operasyonel farkındalık eğitimlerimizi çok daha geniş kitlelere ulaştırıyoruz. Ayrıca MLC ve STCW uyumlu Practical First Aid programıyla da yalnızca mühendisleri değil, gemi üzerindeki tüm profesyonelleri kapsayan eğitimler veriyoruz. Buna paralel olarak iş güvenliği, PPE kullanımı ve acil durum farkındalığı gibi modüllerimiz de HSEQ yöneticileri ve operasyonel destek ekipleri için önemli bir kaynak oluşturuyor.

Bu değişimin arkasında 3 temel faktör bulunuyor:

  1. Uluslararası regülasyonlar ve standartlar. IMO, ILO, EMSA ve klas kuruluşları tarafından yayımlanan kurallar, yalnızca mühendislerin değil tüm denizcilik profesyonellerinin yetkinliklerini güçlendirmeyi gerektiriyor.
  2. Denizcilik operasyonlarının karmaşıklığı. Bugün artık biliyoruz ki teknik bilginin yanında insan faktörü — yani stres yönetimi, iletişim, karar verme gibi beceriler — operasyonların başarısında belirleyici rol oynuyor.
  3. Dijitalleşme ve ülkemizin potansiyeli. Geliştirdiğimiz dijital ikiz uygulamaları ve e-öğrenme platformları sayesinde eğitimleri farklı profillere uyarlayabiliyoruz. Bu noktada özellikle ülkemizin genç insan kaynağı ve akademik gücü, bize küresel ölçekte rekabet avantajı sağlıyor.

Biz bu yaklaşımı benimserken, şunu özellikle vurgulamak istiyoruz: ülkemizin yerli ve milli insan gücü, beyin gücü ve mühendislik birikimi ile aslında yalnızca uyum sağlamak değil, bu dönüşümü yönlendirmek mümkün. Ancak bunun için armatörler, tersaneler, servis sağlayıcılar ve akademi arasında iş birliğini daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Eğer birlikte hareket edersek, yalnızca dünyayı takip eden değil, oyunu kuran bir ülke olabiliriz. Aksi takdirde dışa bağımlı çözümleri takip etmekle yetinecek ve elimizdeki büyük potansiyeli yeterince değerlendiremeyeceğiz.

Delmar Academy olarak eğitim içeriklerinizi küresel standartlarla nasıl uyumlu hale getiriyorsunuz? Uluslararası akreditasyonlar, iş birlikleri veya metodolojik yaklaşımlar konusunda nasıl bir strateji izliyorsunuz?

Denizcilik sektöründe uluslararası standartlarla uyum, yalnızca bir zorunluluk değil aynı zamanda eğitim stratejimizin temel taşıdır. Delmar Academy olarak tüm içeriklerimizi IMO, ILO, EMSA, AMSA gibi kuruluşların yayımladığı rapor, kılavuz ve duyurular ışığında güncelliyoruz. Bu sayede yalnızca mevcut regülasyonlara değil, gelecekte yürürlüğe girecek standartlara da şimdiden hazırlıklı oluyoruz.

Burada en büyük avantajımız, İTÜ Denizcilik Fakültesi akademisyenleriyle yürüttüğümüz sürekli iş birliği. Akademisyenlerin metodolojik ve bilimsel bakışı, bizim saha deneyimimiz ve geniş servis mühendisi ağımızla birleştiğinde, eğitimlerimiz hem teknik hem de insan faktörünü kapsayan çok boyutlu bir yapıya kavuşuyor. ISO 23678 ve MSC.402(96) kapsamındaki kurslarımız, sadece teknik gereklilikleri değil; karar verme süreçlerini, iletişim ve farkındalık becerilerini de kapsayacak şekilde tasarlanıyor.

Ayrıca INTERTANKO ve INTERCARGO üyeliklerimiz sayesinde küresel kalite yönetim ekosistemlerinin bir parçası halindeyiz. Bu üyelikler, bizlere yalnızca güncel kalma imkânı değil, aynı zamanda uluslararası en iyi uygulamaları ülkemize taşıma ve eğitimlerimize entegre etme fırsatı sağlıyor. Bunun yanında, gönüllü seminerler, konferans katkılarımız ve TÜBİTAK projelerimizle, sürekli bir bilgi paylaşımı kültürü inşa ediyoruz.

Stratejimizin bir diğer boyutu ise dijitalleşme yatırımlarımız. Geliştirdiğimiz dijital ikiz uygulamaları ve e-öğrenme platformlarıyla, eğitimlerimizi daha kısa sürede, daha erişilebilir ve daha sürdürülebilir hale getiriyoruz. Bu yalnızca küresel trendlere ayak uydurmak değil; aynı zamanda ülkemizin kendi insan gücü ve teknolojisiyle yeni nesil çözümler geliştirebileceğinin kanıtı. Arda Akyüz 3ABugüne kadar eğitim programlarınıza kimler katıldı? Katılımcı profiliniz daha çok sektör profesyonellerinden mi, yoksa öğrenci ve yeni mezunlardan mı oluşuyor?

Delmar Academy olarak başlangıçta eğitimlerimizi daha çok servis mühendisleri ve saha çalışanları odağında kurgulamıştık. Bugün hâlâ katılımcılarımızın büyük kısmını yetkilendirilmiş servis sağlayıcıların mühendisleri oluşturuyor ve özellikle LSA ile FFE eğitimlerimiz bu kesimden yoğun talep görüyor. Ancak 2025 itibarıyla altyapı ve eğitmen kadromuzu güçlendirerek, kapsamımızı genişlettik. TOFIN (onboard fire safety) ve Practical First Aid gibi yeni modüller sayesinde artık stajyerlere, denizcilik fakültesi öğrencilerine ve genç zabitlere de ulaşabiliyoruz. Bu sayede hem saha tecrübesi olan profesyonelleri hem de mesleğe yeni adım atan gençleri kapsayan daha dengeli bir eğitim profili oluşturduk. Katılımcı profilimizin çeşitliliği yalnızca ülkemizle sınırlı değil. Asya’dan Avrupa’ya geniş bir coğrafyadan kursiyerlerimizi ağırlıyoruz. Hatta Trinidad & Tobago’dan gelen dört servis mühendisi, ISO 23678 – MSC.402(96) eğitimlerimizi başarıyla tamamlayarak sertifikalarını aldı. Bu örnekler, hazırladığımız içeriklerin uluslararası kabul gördüğünü ve ülkemizde geliştirilen eğitim kapasitesinin dünyaya açıldığını gösteriyor.

Geleceğe dair vizyonumuz ise bu profili daha da genişletmek. Klas kuruluşları, sörveyörler ve farklı denizcilik aktörlerine yönelik eğitim programlarımızı hayata geçirmeye hazırlanıyoruz. Özellikle dijitalleşme yatırımlarımız sayesinde, katılımcılarımıza arkadaşça bir rekabet ortamı sunarak sürekli öğrenmeye teşvik ediyoruz. Gamification unsurları, rozetler, coin sistemi ve uluslararası sıralamalar sayesinde yalnızca sertifika alan değil, gelişimlerini sürdüren, farkındalığını artıran ve kendini kanıtlayan bir katılımcı topluluğu inşa ediyoruz. Kısacası, Delmar Academy bugün hem deneyimli sektör profesyonellerini hem de öğrencileri ve yeni mezunları kapsayan bir eğitim merkezi haline geldi. Biz bu yapıyı ülkemizin yerli ve milli insan potansiyeliyle güçlendirmeyi, uluslararası katılımcılarla bir araya getirerek de ülkemizi deniz emniyeti eğitimlerinde öncü bir merkez haline getirmeyi hedefliyoruz.

Kurtarma botları ve hızlı kurtarma botlarıyla gerçekleştirilen grup eğitimlerinde öğrenciler hangi senaryolarla karşı karşıya geliyor? Bu uygulamalı eğitimlerin denizcilik sektörüne sağladığı katkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Delmar Academy’de uygulamalı eğitimlerin merkezinde, katılımcıların yalnızca teknik becerilerini değil, aynı zamanda operasyonel farkındalık ve insan unsuru odaklı reflekslerini geliştirmek var. Örneğin “denize adam düştü” senaryolarında, immersion suitlerle doldurulmuş mankenler belirli bir bölgeye bırakılıyor. Katılımcılardan kısa sürede botu indirmeleri, kontrolleri tamamlamaları ve belirlenen süre içinde kurtarma operasyonunu gerçekleştirmeleri bekleniyor. Benzer şekilde, kapalı alan girişleri (confined space) gibi acil durum senaryoları da uygulanıyor. Bu eğitimlerde eğitmenlerimiz yalnızca gözlemci değil; kimi zaman PSC denetçisi, kimi zaman ikinci kaptan rolüne girerek gerçek bir ortam yaratıyor. Böylece katılımcılarımız yalnızca “tatbikat yapan” değil, aynı zamanda gerçek koşullarda karar almak zorunda kalan profesyoneller haline geliyor.

Bu tür uygulamalar, uluslararası raporlarla da doğrulanan bir ihtiyaca cevap veriyor. LSA ve FFE eksiklikleri, PSC denetimlerinde her yıl ilk beş sırada yer alıyor. Bu tablo aslında ne kadar kritik bir alanda eğitim verdiğimizi gösteriyor. Bizim yaklaşımımız yalnızca ekipmanı tanıtmak değil; aynı zamanda zaman baskısı, stres, iletişim sorunları, ekipman bilgisizliği gibi insan faktöründen doğan zorlukları sahada birebir hissettirmek. Böylelikle, mezun öğrenciler ya da genç mühendisler ilk görevlerinde bu durumlarla karşılaştıklarında “ben bunu Delmar’da yaşamıştım” diyebiliyor. Eğitim sonrası katılımcılarımızla düzenli görüşmeler yapıyor, onların gelişimlerini takip ediyoruz. Geri bildirimler, sahadaki deneyimlerle eğitimlerde öğrendikleri arasında doğrudan bir köprü kurulduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bütün bu süreçlerin en önemli katkısı, ülkemizin insan kaynağını daha hazırlıklı, daha bilinçli ve daha yetkin hale getirmek. Eğer bu uygulamaları kendi merkezlerimizde yapmazsak, dışa bağımlı kalır; başka ülkelerde geliştirilen hazır programları takip etmek zorunda kalırız. Oysa biz burada, yerli ve milli insan gücümüzle, kendi ihtiyaçlarımızdan yola çıkan, gerçek operasyonel eksikliklere yanıt veren senaryolar üretiyoruz. Bu hem servis mühendislerine hem de geleceğin zabitlerine sektörün beklediği donanımı kazandırıyor. Dolayısıyla bu uygulamalı eğitimler yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda sektörümüzün de gücünü artırıyor. Eğer armatör firmaları, tersaneler ve servis sağlayıcılarıyla birlikte hareket edersek; yalnızca mevcut eksiklikleri gidermekle kalmayacak, aynı zamanda ülkemizin denizcilik eğitimlerinde öncü ve bağımsız bir merkez haline gelmesini sağlayacağız.

Son olarak, Delmar Academy olarak bireysel ya da kurumsal özel eğitim taleplerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu talepler doğrultusunda eğitim içeriklerini nasıl şekillendiriyor ve uygulamaya alıyorsunuz?

Delmar Academy’de bizler için en temel prensip, her katılımcının ve her kurumun ihtiyacına uygun, özelleştirilmiş çözümler üretebilmek. Bu nedenle, ister bireysel bir servis mühendisi olsun isterse büyük bir armatör firma ya da tersane; gelen her talebi dikkatle değerlendiriyor, eğitim içeriklerimizi buna göre uyarlıyoruz. ISO 23678, MSC.402(96) ya da STCW kapsamında standart kurslarımız mevcut; ancak gerektiğinde bunları özelleştiriyor, senaryoları genişletiyor ve yeni modüller ekliyoruz.

Kurumsal taleplerde, şirketlerin operasyonel gerçekliklerini doğrudan eğitim programlarına yansıtıyoruz. Örneğin belirli bir filo ya da tersane için eğitim veriliyorsa, o kurumun öncelikli risk alanlarını öne çıkarıyor, ekipmanlarını eğitim senaryolarına dahil ediyoruz. Bu sayede katılımcılar yalnızca genel bilgi değil, kendi çalışma alanlarında karşılaşacakları somut durumlara dair pratik beceriler kazanıyor. Bireysel taleplerde ise servis mühendislerinin kariyer hedeflerini ve yetkinlik seviyelerini dikkate alarak, onları daha üst seviyelere taşıyacak kişisel öğrenme yolları kurguluyoruz.

Burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Eğer bizler bu özel talepleri kendi merkezlerimizde, yerli ve milli insan gücümüz ve teknolojimizle karşılamazsak; sektör oyuncuları çözümü yine yurt dışındaki merkezlerde aramak zorunda kalacak. Oysa elimizde hem akademik kapasite hem saha deneyimi hem de teknolojik altyapı var. Bunu daha etkin kullanabilmek için armatör firmaları, tersaneler, klas kuruluşları ve servis sağlayıcılarla daha güçlü bir iş birliği içinde olmamız şart.

Kapanış olarak şunu söyleyebilirim: Delmar Academy olarak biz, yalnızca mevcut ihtiyaçları karşılamak değil; aynı zamanda ülkemizin insan potansiyelini, bilgi birikimini ve teknolojisini kullanarak geleceğin eğitim modellerini kurmak istiyoruz. Eğer birlikte hareket edersek, dışa bağımlı kalmadan; aksine dünyaya yön veren, oyun kuran ve standart belirleyen bir merkez olma şansımız var. Biz buna inanıyoruz, bunun için çalışıyoruz, bunun için yatırım yapıyoruz.